Nefesle çalışmanın sağlığımızı ve hayatımızı dönüştürmemizde tahmin edebildiğinizden çok daha fazla etkisi vardır. Ne yazık ki, nefes çalışmaları konusunda bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğunuzda kendiniz için uygun olmayan, hatta tehlikeli sınırlarına dayanabilen nefes egzersizleri ve alıştırmaları yapıyor olabilirsiniz. Nefes egzersizlerinin birçok değişik çeşidi bulunmaktadır. Her bir nefes egzersizinin güçlü ve zayıf birçok farklı yan etkisi vardır. Amaca uygun kullanılmadığında ve tolerans sınırları içinde kullanılmadığında zarar vermekte mümkündür.
Nefes egzersizleri yapmaya başladığımız zaman, yapılan egzersizlerin o andaki fiziksel, duygusal ve düşünsel durumumuza veya özel koşulumuza uygun olup olmadığını belirlemek çalışmanın sağlık emniyeti açısından son derece önemlidir. Nefesle çalışmayı öğrenmenin ve öğrendiğini uygulamanın birçok farklı yolu olabildiği için hangi zamanda, hangi durum karşısında, hangi çalışmayı, hangi miktarda yapmayı önceden belirlemek her zaman kolay olmayabilir. Bu sebeple uzun araştırmalar sonunda geliştirdiğim geniş bir yelpazeye yayılmış bulunan Nefes egzersizlerinin doğru anlaşılması ve kapsamlı değerlendirilmesi için sınıflandırmalar yapmak gerekir. Sınıflandırmalar nefes alıştırmaları sonucunda ortaya çıkan deneyimlerin gözlenmesini ve bilimsel sonuçlar çıkarılmasını sağlar.
Nefesinizle bilinçsizce çalışmaya başlarsanız bilmediğiniz birçok etki size zarar verebilir. Canlı organizmalar kimyasal, fizyolojik, duygusal ve zihinsel denge durumunu sağlayan homeostaz denilen harika bir programa sahip olsalar da bilinçsizce yapılan nefes uygulamaları bu programı bozabilirler. Ortaya çıkan denge durumu, uzun vadede uygunluklar oluştursa da bedeninizin çalışma sistemleri özellikle nefesinizdeki bir değişiklikle, diğer potansiyellerinizde beklenmeyen değişiklikleri beraberinde getirebilirler. Dahası bizi etkileyen sadece egzersizlerin kendisi değildir. Egzersizleri yapma biçimimiz, özellikle çok fazla çaba ya da güç kullanırsak, kötü nefes alışkanlıkları yaratabilir ve önünde sonunda nefesimizi çalışmalara başlamadan önceki haline göre daha fazla kısıtlamış bulabiliriz.
Hemen fayda verebilen birçok nefes egzersizi, farkındalıkla ve ustaca kullanılmazsa bazen uzun vadede sorunlara neden olabilir. Bu yüzden herhangi bir nefes çalışmasına katılmayı düşünen birinin, nefesle çalışmanın değişik yollarını, nefes ekollerini ve nefes eğitmenlerini incelemeden önce nefes konusunda araştırma yapmalı ve nefes prensipleri konusunda bilgi sahibi olmalıdırlar.
Hızlı nefes almaların yarattığı kan Ph sının hızla alkalik hale getirilmesinin yan etkilerinden faydalanılarak korteks kullanımının yavaşlatılması sonucunda bilinçaltının açığa çıkarılması sağlanabilir. Böyle bir çalışmaya katılan bir kişi konunun bütünselliğini göremeden ve bilemeden “bu kadar basit bir şeyi bende yapabilir veya diğerlerine yaptırabilirim” noktasından hareket ederek kendini nefes terapisti olarak tanıtma cesaretine sahip olabiliyor. Bir TV programına katılarak tamamen yanlış, eksik ve nerdeyse tam tersinin doğru olduğu bilgiler verebiliyor. Bu durumda onu izleyen kişiler bu konu hakkında bilgi sahibi olmadıklarında kendileri için fayda yerine zarar görebilecekleri bir durumu yaşayabiliyorlar. Beş dakikalık bir süre içinde sadece bilinçaltı sağılımı için kurgulanan ve tıbbın normal bir kişide açığa çıktığında hiperventilasyon olarak tanımladığı ve tedavi altına aldığı bir nefes alma modelini diğerlerine yaşam boyu alınması gerekli bir nefes alma şekli olarak tanıtabiliyorlar.
Nefes alış verişlerle ilgili bilim adamlarının farklı tanımlarından bir kaç örnek:
“Yaşlanmanın Temelinde fazla nefes alışverişleri vardır.”
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Yüksekokulu Öğretim Üyesi Prof. Dr.Günhan Erdem, “Çok fazla nefes alıp verildiğinde hücre içi oksidasyonu artıran oksijen, yaşlanmaya ve yaşlanma belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur” demektedir. Prof. Dr. Erdem, vücudun doğal birfonksiyonu olan yaşlanmanın geciktirilmesi ya da kaliteli ömür süresinin uzatılmasının, yaşlanmanın temel mekanizmasını öğrenmeden geçtiğinisöyledi.
Yaşlanmanın temelinde oksijenden kaynaklanan oksidasyonun yattığını savunan Prof. Dr. Erdem, şunları kaydetti: “Oksijenin, yenilen yiyeceklerde bulunan yağ, protein, şeker gibienerji kaynaklarındaki enerjiyi açığa çıkarmasının yanında zararlı etkisi de vardır. Yani bizim için hayati önem taşıyan oksijen, aynı zamanda toksik bir maddedir. Soluduğumuz havada yaklaşık % 21 oksijen, % 78 oranında azot var. Azot gazı, atmosferde oksijenin bu zararlı etkisini tamponlar. Böylece kanımızda çözünen oksijen miktarı düşer. Eğer saf oksijen solursak, mutlaka bir süre sonra ölürüz.”
“VÜCUDA GİREN FAZLA OKSİJEN, YÜZÜ KIRIŞTIRIYOR”
Prof. Dr. Erdem, vücuda fazla oksijenin girmesinden bağ dokudaki moleküllerin etkilendiğini, bunların suyla etkileşiminin istenildiği gibi olmaması nedeniyle ise yüzde kırışıklıkların meydana geldiğini bildirdi. Yaşlanmanın geciktirilmesi için “antioksidan” denilen faktörlerin devreye sokulması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Erdem, sözlerine şöyle devam etti:
“Çok fazla nefes alıp verdiğimiz zaman hücre içi oksidasyonu artıran oksijen, yaşlanmaya ve yaşlanma belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Antioksidanlar, oksitleyici unsuru doğrudan hedef alarak, hızlı bir şekilde tepkimeye girip onu engeller ya da oksitleyici ajanın tahrip ettiği doğal molekülleri onarabilir. Bu şekilde onların eskisi gibi çalışmasını sağlayabilir. Vücut bazı antioksidanları kendisi yapabiliyor, ancak dışardan almamız gereken antioksidanlar da bulunuyor. Bunlar C ve E vitaminleri, selenyum gibi antioksidan metabolizmada görev alan elementlerdir. Bu vitamin ve elementlerin diyet yoluyla düzenli olarak alınması kırışıklıkları engelleyebilir.” Prof. Dr. Erdem, otomatik bir tempoda gerçekleşen nefes alış verişinde 2 nefes arasındaki zamanın uzatılmasının yaşlanma belirtilerini geciktirmede ve ömrün uzamasında önemli rol oynadığını bildirdi.