Göğüs kafesinin ve akciğerlerin esnek dokusunu germek, esnek olmayan dokuları hareket ettirmek ve havayı solunum yollarında hareket ettirmek için solunum kasları kullanılır. Sakin solunumda nefes alma kasların büzülmeye bağlı elastikiyetinin sonucudur. Nefes alma göğüs kafesi ve akciğerlerin esnek büzülmesi nedeniyle tamamen pasif bir olaydır.
NEFES ALMA ( ınspirasyon ) ÜÇ FARKLI BÖLÜME AYRILABİLİR:
1) Kompliyans : Akciğerleri esnek güçlere karşı genişletmek için gerekli basınç.
2) Doku direnç işi: Akciğer ve göğüs kafesindeki yapıların yenmesi
3) Solunum yolları direnci : Solunum yollarında havanın akışına karşı direnci yenmesi
Bu üç nefes alma şeklinden en önemlisi basınç karşısında genişlemedir. Normal dinlenme anında solunumda işin büyük kısmı akciğerlerin genişletilmesiyle ilgilidir, küçük bir bölümü doku direncini yenmek için, kalan ise solunum yolları direncini yenmek için yapılır.
Genellikle nefes verme sırasında akciğer ve göğüs çeperlerinin esnek büzülmesi söz konusu olduğundan kasların yaptığı bir iş yoktur.
Akciğerlerin alt ve üst bölgelerindeki hava kapasiteleri ve kan akımı farkı
Dik dururken hava değiştirme miktarı, yatma pozisyonundan daha azdır. Kan akımı da ciğerlerin altında, ciğerlerin üstüne göre fazladır. Bu durum yer çekimi ile ilgili değil, orijinal ciğer yapısı ile ilgilidir. .
AKCİĞER HACİMLERİ
1) Normal soluk Hacmi: Her normal soluktaki hava değiştirme hacmi, yaklaşık 500 ml dır.
2) Yedek nefes alma hacmi: Normal nefes alma ile derin nefes alma arasındaki ilave hacim yaklaşık 3000 ml.
3) Yedek nefes verme hacmi: Normal nefes vermenin dışında fazladan çıkarılan hava hacmi, yaklaşık 1100 ml.
4) Kalan hacim: En zorlu nefes vermeden sonra akciğerde kalan hava hacmidir ve yaklaşık 1200 ml
AKCİĞER KAPASİTELERİ
Bütün akciğer hacim ve kapasiteleri kadınlarda erkeklerden %20-25 daha azdır. Nefes alma kaslarının gevşemesi ile akciğer ve göğüs çeperi esnek yapıları akciğerlerin pasif olarak büzülmesine neden olur. Bunun için, nefes alma kasları tam gevşediği zaman akciğerler dinlenme düzeyine geçerler. Bu düzeyde akciğerlerdeki hava hacmi erişkinde 2300 ml dir.
DOĞRU NEFES ALMA
Doğru nefes almak sadece fiziksel olarak solunum kaslarının eğitimi ile ilgili olmakla beraber, aynı zamanda kişinin psikolojisi ile ilgilidir. Genel bir tanımla yanlış solunum hızlı ve derinliği olmayan nefes alışverişi durumudur. Doğru solunum bunun tam tersidir. Büyük alınan ve uzunca bir sürede verilen nefes alışverişleri doğru nefes olarak kabul edilir.
Derin alıp, uzun verilen nefesler psikolojik olarak huzur ve mutluluk duygusu oluştururlar. Hızlı ve eksik nefesler korku ve endişe durumu yaratırlar. Hızlı ve eksik nefes alan kişiler korku ve endişe açığa çıkarırlar. Korku ve endişe açığa çıktığında nefes daha dar, daha hızlı ve daha eksik hale gelir. Daha hızlı ve daha eksik nefes alışverişleri ile daha fazla korku ve endişe üretirler. Gittikçe nefes alış verişleri ve psikolojileri birbirlerini olumsuz yönde etkiler ve olumsuz yönde geliştirirler.
Bunun tam tersi olarak korku ve endişelerinin farkına vararak bilinçaltı düzeyinde temizlik yapan kişiler nefes alış verişlerini derin ve yavaş solunum yönünde geliştirebilirlerse, gittikçe daha huzurlu, mutlu ve bunun yanında daha derin, daha uzun nefes kullanan bir kişi durumuna gelirler.
DOĞRU NEFES ALMAK İÇİN İLK ADIMLAR:
· Doğru nefes alma konusunda ilk adım nefes alıp verişimizi incelemek, nefes alışverişlerini takip ederek tamamen kontrollü nefesler almaya başlamaktır.
· İkinci adım nefes alıp-verme ritmimize yoğunlaşmak ve kontrollü olarak nefes verme kısmını biraz uzatmaya çalışmaktır.
· Üçüncü adım bedenin solunumla ilgili bölümlerini teker düşünerek bu bölgelere kadar nefesi çekerek solunum derinliğini artırmaktır.
TAM NEFES ALMA
Tam nefes alma ciğerleri üç boyutuyla (en-boy-yükseklik) genişleterek nefes alma yöntemidir. Göğüs kafesi ve karın ileri ve yana doğru, omuzlar yukarıya, sırt ve kürek kemikleri geriye doğru, diyafram aşağı doğru hareketlendirilerek ciğerlerin balon şişirir gibi her yöne genişlemesi sağlanır.
DOĞRU NEFES ALIP VERMENİN İLKELERİ
· Nefes alış verişleri 24 saatlik süreçte sadece burundan alınıp, burundan verilmelidir.
· Nefes alış verişleri tamamen sessizce gerçekleşmelidir. Burunda, genizde, soluk borusunda ve hava keseciklerinde sürtünme sebebi ile oluşan sesler rahatsızlık belirtileridir.
· Ciğerlerin tamamına nefes almak için mutlaka diyafram kullanılması gereklidir.
· Dakikada alıp verilen nefes sayısı mümkün olan en az sayıya indirilmelidir.
DİYAFRAM NEFESİNİN ETKİLERİ
Bilinen odur ki; Kişinin gelişi güzel aldığı yetersiz nefes alış verişler; gerçeklikten uzak ve var oluşunun henüz bilincinde olamadığının kanıtıdır. Bizler doğum anında mükemmel çalışan nefes alış verişimizi ilerleyen zamanda bozdukça, kendi gerçek varlığımızla bütünün bağlantısını koparıyoruz..
Kesik, sık aralıklı, düzensiz ve yetersiz nefes alış verişleri, sempatik sistemi devamlı inhibe ediyor. BU da, zihinde kutupsal düşünce ve ayrılık bilincinin yoğunlaşmasına, aslında değişken, göreceli ve sanal olan her şeyin gerçek gibi algılanmasına sebebiyet veriyor. Her bir duyusal bağımlılık arzunun, ihtirasın ve maddeye duyulan bağımlılığın daha da artmasına yol açıyor. Üstelik içgüdüsel haz arayışı, içgüdüsel isteğin yerine getirilmesi için kaygı duyulmasına, hazların göreceliliğin anlaşılmasına izin vermemek acıyı deneyimlemeye mecbur bırakıyor. Ve olumsuzu deneyimleyerek gelişmek tek yolumuz oluyor. Bu durumda yalancı kişilikler gerçek ben gibi algılanıyor. Eşyalar ve kişilerle özdeşmeler başlıyor.. Gerçeklik, zaman, mekan ve evren algılaması tamamen birbirine karışıyor. Bütün bunların düzene girmesi için, acı ve zorluk dolu uzun bir yol bizi bekliyor.
Düzensiz ve yetersiz nefes alışverişle ilgili başka bir durumda, aslında bireyselliğin, egonun, kendini değersiz kabul etmenin bilinçliliğidir. Bütünün hissiyatından kopmak, bireyselliğin ortaya çıkmasıyla belirginleşir. Bireyin kendini organik olarak evrenden ayrı olduğunu zannetmesi, bunun sonucu olarak acı ya da haz almaya endeksli yaşama arzusu ve kişinin kendisi ile ilgili bulunduğu ve bulunduğu durumu koruma arzusu düzensiz ve yetersiz nefes alış verişlerden dolayı ortaya çıkan etkilerdir.
Eksik solunumda ve yetersiz solunum yaptığında kişi bireyseldir. Sadece kendi durumu ile ilgilidir. Bu durumun oluşturduğu nefes alma modelinin oluşturduğu hormonal salgılamalar sonucunda devamlı korku ve endişe duyumsar. Bütünden kopuk olma; hayata yapışmak, ölüm ve gelecek korkusuyla sahip olduğu ve sahip olacağı beklentisinde olduğu şeyleri kaybetme kaygısını beraberinde taşır.
Eksik nefesin kuramadığı bağlantılar yüzünden ben evrensel değilim, bütünün benden haberi yok, ben yalnızım ve çaresizim anlayışını genişletmeye devam eder. Bazı şeylerden hoşlanmak, bazılarından nefret etmek, bazılarından uzak durmak ve bazılarından kendini korumak iç programı ile varlığını devam ettirir.
Sıradan, yüzeysel, kontrolsüz, sığ ve yetersiz nefes alıp vermenin yarattığı, ya da bu bilinç seviyesinin mecbur bıraktığı sahiplenmelerin sonucu olarak sıkışıp kaldığı dualistik düşüncenin ve bunun yarattığı tesirlerin içinden çıkıp akamamaktadır. Sevgi- nefret, acı-haz, ölüm-yaşam algılaması içinde, otomatizmal bir davranış sergilemektedir.
Bireyin bütünle olan temasının odak noktası nefesidir. İyileşme ancak; genişlettiği bakış açısı, farkındalık ve bilinç seviyeşi oluşması karşılığında, otomatik olarak oluşan kontrollü ve kapsamlı nefes alışlara geçişlede mümkündür. Ya da nefesini kontrol altına alarak yüksek bir nefes performansına ulaştığı anda bütünle bağlantıya geçer, bütünü hissettiği oranda yalnızlığı ve çaresizliği, yaşamsal zorluğu ve acı algılaması azalır.
Acıyı deneyimleyen kişi sadece kendine değil diğerlerine de acı trasfer eder. Çünkü acımızı başkasına aktarma eğilimimiz vardır. Kişisel acı hissiyatı toplumsal bir problem haline gelir. Kişisel egolar, toplumun egosu olarak ortaya çıkar. Kişinin hoşuna gidenler ve gitmeyenler ; acı ve hazzın taşınılabilir nitelikte olmasından dolayı, nefes ve düşünce kontrolünde olmayan kişileri etkileyerek toplumu benzer bir anlayışa çekebilirler.
Diyafram nefesine geçmeye başlayan kişi, etkileşme sürecinde düşünce biçimini değiştirip acı deneyimi ihtiyacından özgürleşmeden önce, düşüncelerini toplum bilinci etkileşmesinden uzaklaştırılması ve çıkmaz sokaklarda dolaştırmadan tekrar eve getirmesi gerekmektedir.
Kapsamlı diyafram nefeslerinin psikomatik etkileri birlik bilincini oluşturmaya başladığında, düşünceler dış dünyanın karmaşasından geri döndürülmeye ve teker teker analiz edilmeye başlanır. Kişi bu dönemde önce kendi varlığını ve var oluşu sorgular. Ortaya çıkan neden, niçin, nasıl sorularına, dinlerin ve felsefelerin içinden kendi gerçekliğine ait cevapları arar. İlgi ve yaşam alanını bir süre için bilinçli olarak daraltır. Rehberlik alma ihtiyacı hisseder.
Toplumsal stres, bireylerin farklı nefes alışların sonucu olan bilinç seviyelerinin psikolojik şaşkınlığından oluşan fikir ayrılığıdır. Toplumsal stres; henüz düzgün nefes alamayan, ayrılık bilincinde ve mutsuzluğu deneyimlemek zorunda olan herkesin acılarının kaynağıdır.
Bu durumda kimse kendi egosunu dengelemek için hazırlıklı değildir, ama herkes diğerlerinin egosunu geri çekmesini ister. Nefes teknikleri genel anlamda, insanın bu eksikliğini gidermesi ve bütünleşme ihtiyacının karşılanması için hazır bir reçetedir. Diyaframdan alınan bütünsel nefesler düşünceyi sessizliğe ve sakinliğe getireceğinden kişiye çabuk bir şekilde acılarının kaynağını hissettirir. Acının sahiplenme ve beklentilerinin karşılığı olarak ortaya çıktığını buldurur.
Dışsal sorunlar tamamen içsel zorlukların uzantısıdır. Tümden kopukluk cehalet olarak ortaya çıkar. Kişi kendini ifade etmek istediğinde cehaletini sergiler ve sorunları üzerine çeker. Bu egonun kendini göstermeye başlamasıdır. Kişi, diğerlerinin aynalamasıyla çalışan kendi egosunun taleplerini diğerlerinin kabul etmesini isterken, diğerlerinin taleplerine karşı ilgisizdir. Bu durumda kişilik çatışması olur. Bu durum ailede, toplumda ve her ortamda mutsuzluğu doğurur.
Diyafram nefesinin yaratacağı sonuçlardan bir tanesi de zarar vermeme erdemidir. Diyafram nefeslerinin Thyumus bezini uyarması ve etkisini artırması sonucu olarak, süreç içinde kendiliğinden ortaya çıkan zarar vermeme duygusu, egonun kontrol edilmesi anlamında toplumla olan kişilik çatışmasını ve sürtüşmeyi bitirmeye yöneliktir.
Zararsızlık hissiyatı kişiyi daha az bilinçli varlıklarla beslenmeye yöneltir ve genellikle kendiliğinden vejetaryen beslenmeye geçilir. Etle beslenmeyi durdurmak; hayvanın kaba titreşiminden, hayvan doğasının yarışan, saldıran ve savaşan etkileşmesinden arınmayı getirebilir. Aykırı ve protest varlık yapısının uyumlu ve dengeli hale gelmesiyle medyomsal algılamalar artar, kişi ortak bilince bir seviyeden bağlanmaya başlar.
Diyaframdan alınan tümsel nefesle oluşan bütünü algılamanın verdiği zararsızlık hissiyatlı doğruluk bilinçliliğini çağırır. Doğru ve dürüstlüğün eyleme geçme oranı zararsızlık anlayışının kuvvetine bağlıdır. Esas olan zararsızlıktır. Bu seviyede zarar veren doğru, yalana eşdeğerdir. Kişi erdemli olup olmadığına karar vermeden önce, kendi hal ve davranışlarının sonuçlarını görmeli buna göre hareket ederek samimiyeti bırakmamalı ve kendini aldatmamalıdır. Diğerlerinin duygularının incinmesine ya da yaralanmasına yol açan doğrunun, mutlak doğru olmadığını anlamalıdır.
Nefes tekniklerinin oluşturacağı süreçte kişi yeni anlayışlarını eyleme geçerebildiği oranda hızlanır. Aradığı şeyin zıttı olarak kalırsa başarıya ulaşmada zorlanır. Amaç kendi doğamız ve yaşamda aradığımız doğa arasında bir ahenk kurmaktır. Nefes alıyor olmanın farkındalığı, içinde bulunduğumuz kozmik nefesle birleşmek ve ona uyum sağlamakla ilgilidir. Ortak nabzı hissetmek ve ona uyum sağlamakla ilgilidir. Kişi evrensel farkındalığını genişlettiği oranda hürriyetini kısıtlar. Sahip olduğu güçlerin yaratacağı sonuçları iyi bildiğinden genellikle eylemsizliği şeçer ve hiçbir şeye etki vermeden olmakta olanın en mükemmel şekilde gerçekleştiğinin farkındalığıyla nötr bir duruş ve seyir sergiler. Bu bakış açısı uyanıklığı ve tüm yanları algılamayı işaret eder. Bu gidiş durgun ve pasif bir hareket değil hızlı ve aktif bir ilerlemedir.